Aslında böyle bir şey yapmazdım sanırım. Kendimi durduk yere hüzünlendirmekle zaman zaman anlamsızca tatmin olsam da yapmazdım. Charles Aznavourvari bir 'eski günler turu'na çıkıp, "La Boheme..." diye mırıldanmazdım normalde.
Ama bugün bir şey oldu.
Biliyorum bunu okuyan sizler, "Yani buna mı hislenip de rakı sofrasına kuruldun?" diye geçireceksiniz içinizden ama ben bugün Jenna Jameson'un emekli olduğunu öğrendim.
Evet, modelliğe başladığının henüz ilk günlerinde, kameralara henüz ürkek bakışlar atarken tanıdığım 'Jenna Abla' ellisine merdiven dayayıp, en büyük ustalarından olduğu zanaatinden el çekmiş. Göğüs implantlarını da söktürmüş. Üstelik dal gibi zayıflamış. (Tam burada ağlamak üzereyim...)
Artık pek sıradanlaşan görüntüsüyle yarattığı onarılmaz hayal kırıklığı bir yana; beni on bir yaşımdan yirmi beş yaşıma taşıdığı ve artık bir daha hiç olmayacağı, yalnızca anılarda, arşivlerde kalacağı gerçeği bugün yüzümde tokat gibi patladı.
Oysa ben kendimi hala o on bir yaşındaki çocuk gibi hissediyorum.
Şimdi kim elimden tutacak peki?
Kendi ayaklarım üzerinde mi durayım?
Tamam, ben bir şey sormadım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder